4 Şubat 2010 Perşembe

Saatleri Ayarlama Enstitüsü ( Süper Fiyat )



Nedendir bilmem ama az kitap okuyan bir ülkeyiz. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı kitabı satışa çıkardım. Odamda ve kitaplığımda yer kalmadı. Okuduğum güzel bir kitaptı ama istemeye istemeye vazgeçmek zorunda kaldım. Ve 4,5 ytl gibi komik bir rakamdan açık arttırma sitesi olan Gitti Gidiyor'a koydum.

Ama nedense; playstation ,bilgisayar v.b. ürünlere talep çok daha fazla. Yani okur sıkıntımızın olduğu her türlü platformda belli oluyor. Gerçi şuan itibariyle 6 güne yakın bir zaman var açık arttırmayı bitirmeme. Yine de çok umutlu değilim. Birisi de çıkıp ben okurum demeyecektir :)

Bana sorarsanız iyi bir roman. Hatta tatillerde okunası ve kütüphanelerde bulunası bir eser. İsterseniz burayı tıklayarak açık arttırmaya katılabilir ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı kitabına sahip olabilirsiniz.

Facebook'ta Paylaş

29 Ocak 2010 Cuma

İnternetten Para Kazanın .



Farklı reklam karşılığında kazanç elde edilen firmalarda vardır. Mesela "Süper Teklif". Sadece e-mail okuyarak ve çıkan bazı reklamlara tıklayarak kazanç sağlayabiliyorsunuz. Bir Hitay Yatırım Holding kuruluşudur. Burada da 100 tl'ye ulaştığınızda ödemeniz yapılıyor. Zaten profil bilgilerinizi eksiksiz girdiğiniz zaman belli bir miktarı kafadan reklama hiç tıklamadan da kazanıyorsunuz. Sonrası yolladığı reklamlara tıklamaya kalıyor. Ben kayıtlıyım ve şimdilik buradan da memnunum. Buyrun buradan hemen kaydolabilirsiniz.

Kurduğunuz site veya bloglardan kazanç elde edebilirsiniz. Dünyanın en büyük ve güvenilir reklam verenlerinin başında Google Adsense geliyor. Ne kadar getirisi olduğunu söylemeyeceğim ama Google ile aramızın iyi olduğunu düşünüyorum . 100$ olduğunda bir sonraki ödeme zamanında ödemeyi yapan bir sistem de denilebilir. Çek veya Eft yoluyla kolayca ödeme alabilirsiniz.

Bir diğer olay da Adtech'tir. Mantığı Google'a benzer ama bence Google'a göre çok daha az kazandırıyor. Tek iyi yanı 20$ olduğunda ödeme yapması. Ama 0,03 gibi rakamlarla ne zaman 20$ olur allah bilir. :)


Kısacası bana sorarsanız Google Adsense ve Super Teklif'i tek geçerim. İleride daha da memnun kaldıklarım olursa yine bu blogdan sizi haberdar ederim.

SüperTeklif'e üye ol, sen de kazan!


Facebook'ta Paylaş

26 Ocak 2010 Salı

Giovani Dos Santos Galatasaray'da




Neill ve Jo transferlerinden sonra bir bomba daha. SkySports'un haberine göre Galatasaray Dos Santos'u kiraladı. Haldun üstünel'in her zamanki gibi büyük rol oynadığı transferde, İngiltere seferinden Dos Santosla birlikte dönülmesi bekleniyor.

Galatasaray bu hafta sonuna kadar Dos Santos transferine kesin olarak nokta koyacak. Galatasaraylı değilim ama bu seneki transferlerini oldukça beğeniyorum. Lincoln ve Linderoth'u bi kerena koyarsak, Keita, Kewell, Neill, Jo ve Dos Santos gibi isimler Türk futboluna renk katacaktır. Bu oyuncuların gelmesinde Haldun Üstünel kadar, Rijkaard isminin de etkili olduğunu söylemek gerekir.

Galatasaray kulübünün resmi sitesinin anasayfasına birkaç dakikalığına konulup sonra kaldırılan Dos Santos resmi de ispatın başka halidir.

Ayrıca Dos Santos transferinin kesin olarak bittiğini duyuran ilk blog sitelerinden de biri olmanın keyfini yaşıyoruz. Galatasaray'a ve Türk futboluna hayırlı olsun.

Facebook'ta Paylaş

23 Ocak 2010 Cumartesi

Uğurlar Olsun ...

24 Ocak 1993, tarihe kara bir gün olarak yazıldı. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikaste kurban gitti.

Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanlar, hiçbir delil bulamadığı ve patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.

Suikastı, İslami Hareket Örgütü, İBDA-C, İslami Cihat gibi örgütler üstlendi. Suikastin arkasinda Mossad'ın ve kontrgerilla'nın olduğu da iddia edilmiştir.

Gazeteci arkadaşlarının daha sonra ki açıklamalarında Mumcu'nun öldürülmeden önce Abdullah Öcalan isimli PKK liderinin Milli İstihbarat Teşkilatına bağlı oldugunu ispat eden belgeleri ele geçirdigini söylenmiştir.

Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu’nun seri numarası silinmiş ve şu an Irak Devlet Başkanı olan Kürdistan Demokratik Partisi lideri Talabani’ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti.

Ve ne yazıkki Türkiye bir düşünürünü, bir kalemini daha kaybetti. Yine bir 24 Ocak ve kimse unutmadı onu. Belki de dediği gibi " Vurulduk ey halkım, unutma bizi..."


Facebook'ta Paylaş

21 Ocak 2010 Perşembe

Ben, İsmail ve Rüstem




Ben, İsmail ve Rüstem,
Yılbaşını kutluyoruz bu gece
Ve üçümüz üç kadehten
İstanbul'u yudumluyoruz
İstanbul zehir zemberek
İstanbul buruk, İstanbul acı
Susuz içilmiyor İstanbul
Mezesiz gitmiyor
Suyumuz halis taşdelen
Mezemiz sakız leblebisi
Sonra kahır,hüzün ve elem
Şerefe İsmail Şerefe Rüstem

Rüstemin aklında bir kız
Ondokuzunda civelek
Hey gidi baba Rüstem
Hey gidi kahpe felek
Kızın adı Müjgan
Kız kolej mezunu
Saçları sarı mı sarı
Gözleri yeşil mi yeşil
Rüstem'miş, şiirmiş, aşkmış
Kızın umrunda değil
Kızın babası tüccar
Yani kızın herşeyi var
Rüstemse fukara mı fukara
Beş on kitap bütün varlığı
Bir kendi, bir anacığı
Kasımpaşa'da otururlar
İki odalı bir evde babadan kalma
Hadi Rüstem hadi kararıp durma
Çek bir fırt daha
İçkiler benden bu gece mezeler dahil
Şerefe Rüstem, şerefe İsmail

İsmaili tanır tekmil adem babalar
Fukara İsmail, garip İsmail
Onun da başka derdi var başka
Geçen ay işinden çıkardılar İsmaili
İçmesinde ne yapsın
Olacak şey değil
Karısı Meryem, oglu Erol, kızı Serpil
Üç kişi onun eline bakar
Erol bu yıl ilkokulu bitirecek
Serpil enstitüde
Dayan İsmail dayan
İsmail işsiz, İsmail parasız
İsmail'in hali duman
Bereket Meryem bacı dikiş dikiyor
İsmaile Erola Serpile o bakıyor
İsmail koca İsmail
Hadi çek bir fırt daha
Şerefe şerefe

Ama hangi şerefe orası belli değil
Bütün şerefsizler kepaze şimdi
Bütün insanlar rezil
Biz o rezillerden üç kişi
Hışım gibi çöktük bu gece
Arabın meyhanesine
Ben, Rüstem, İsmail
İstanbulu yudumluyoruz kadehlerden
İstanbulun tuzu kuru bizimki yaş
Yine hancı söylüyor biri plakta
'Şu bizim hesabı gör yavaş yavaş'

Ya biz nerede yıllanıyoruz lan Istanbul
Asılmıştan beter ettin bizi
Ulan biz böyle olacak adammıydık
Yıktın, yıprattın eskittin bizi
Ben, İsmail ve Rüstem
Hani o bir zamanlar seni seven kişiler
Şimdi sevmiyoruz artık seni
Bırak yakamızı
Yeter İstanbul yeter
Rüstem sevdiğini alsın
İsmail bir iş bulsun
Bırakta herkesin dünyası daha güzel olsun

Ulan İstanbul
Ulan İstanbul
Gözünü sevdiğim İstanbul'u
Sokaklarında gezdiğim, şiirini yazdığım
Her gecesinde
Canımdan bezdiğim İstanbul
Güzel İstanbul
Kahpe İstanbul
Canım İstanbul
Taptık ulan sana .


Ümit Yaşar Oğuzcan


Facebook'ta Paylaş

19 Ocak 2010 Salı

Fair-Play Elvan

Uzun zamandır futbolumuzla arttıramadığımız fair-play puanlarımızı atletizm gururumuz Elvan yükseltti. Almanya'nın Berlin şehrinde yapılan son Dünya Atletizm Şampiyonası'nda ilginç bir olay yaşanmıştı. 15 Ağustos 2009 tarihinde koşulan bayanlar 10 bin metre yarışı olmuştu.

Elvan gibi yarışın favorilerinden olan
Etiyopyalı atlet Meselech Melkamu ayakkabılarını otelde unutuyor. Bunun üzerine Elvan Abeylegesse yedek ayakkabılarını Melkamu'ya veriyor yarışması için. İşin enteresan tarafı ayakkabı sponsorları farklı ve birbirlerine rakipler.

Tabi Melkamu'nun Elvan'dan ödünç aldığı ayakkabılar farklı bir ayakkabı üreticisine ait. Bu yüzden bir parasal ceza alıyor Melkamu ama Elvan'ın da dediği gibi "bu ayakkabılarla yarışmak, hiç yarışamamaktan iyidir."

Bu olay üzerine Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de toplanan Dünya Fair-Play konseyi (CIFP) 2009 Fair Play büyük ödülüne Elvan Abeylegesse'yi layık gördü.
Elvan Abeylegesse Dünya Fair-Play ödülünü 27 Mart 2010 tarihinde Macaristan'da düzenlenecek törende alacak.

Belki de Türk futbolunda çoğu sporcuya örnek olabilecek bir davranış sergileyen Elvan Abeylegesse gerçekten de haketmiş Fair-Play ödülünü. Helal sana Türkiye'nin gururu...

Facebook'ta Paylaş

18 Ocak 2010 Pazartesi

Boş Koltuk Sendromu

Her sabah aynıdır benim İstanbulumun hali.Bir yerden bir yere koşuşan insanlar, gürültü, tartışmalar, kavgalar, trafik ...vs.Nedense beni hiç yanıltmadı şimdiye kadar.Oysa beni yanıltmasını o kadar çok isterdim ki. Bir sabah kalktığımda hiç trafik olmasa, insanlar stresten birbirini boğazlamasa ama nerdee o günler.

Anlaşılan benim bu söylediklerimin gerçekleşmesi epey zaman alacağa benziyor. (Farkındaysanız imkansız demedim, hala belki düzelir gözüyle bakıyorum İstanbul'a.Çıkmayan candan ümit kesilmez.)

Geçen gün minibüse bindim Beşiktaştan Levent'e gitmek için. Fakat senmisin yola çıkan (!) Sanki İstanbul'dan Balıkesir'e gidiyoruz. Abartısız kırk üç dakika da Levent'e geldim.Ama halime şükrettim çünkü hem trafik olan bir şehir hemde iş çıkış vakitlerine denk gelince bu kısa gezi ısdıraba dönüştü doğal olarak.

Sizlere birde hemen hemen herkesin başına gelen bir olayı aktarayım.Otobüse bindik, tabi ya her yer dolu oluyor yada bir tane boş yer kalıyor.O boş yer şunun içindir 'Bak karşında yaşlı amca yada teyze var oturacak değilsin ya ona yer ver' diyedir.Tabi siz bir koltuğa bakarsınız, bir de yaşlı amcaya bakarsınız. E tabi yer vermemekte olmaz. 'Buyur amca otur' diyerek yer verirsiniz.

Amca tabi dünden razı ya hemen oturur ' Tabi oturacam sana mı soracam ' edasıyla, yada yalandan ' yok yav , rahatsız olmasaydın ' der yarım ağızla. Neyse gözümüz yok verdiğimiz yerde. Tabi siz yeri verdiniz bi kere, tekrar oturmak olmaz şimdi, delikanlılığın kitabının 70. sayfasının 30. maddesinde ''yaşlılara yer ver, oturmuyorsa ikna et otuttur '' der. Neyse amcan bi güzel kuruldu koltuğuna.

Bir durak sonra güzel bir bayan bindi otobüse, amcan hemen kalkıp o bayana yer vermesin mi ? Başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki. Şimdi biz bu amcaya yer verdik hatamı yaptık (normalde bu bi hata değil), e peki amca sen daha bayana neden yer veriyorsun ki.

Tamam nezaket icabı bayanlarada yer verilir tabi ama o bayan zaten bu yer verme işini yaşlılardan beklemez ki, yani sen 80 yaşındaki halinle kalkıp bayana yer vermedin diye kimse seni ayıplamaz ki!...

İçimden tabi gitti bizim güzelim cam kenarı koltuk dedim tabi. Bayanda 'yok amca ben oturmasamda olur sen yaşlısın otur, kalkma' demedi tabi, kendi yeri gibi gitti oturdu. Çok şükür yolculuk sona erdi, ve evime en yakın duraktan evimin yolunu tutmaya başladım, aklımda soru işaretleriyle ...

Facebook'ta Paylaş

Soya Mucizesi

Soya bitkisinin sayısız yararının olduğuna inananlardanım. Geçen gün okuduğum bir haberle de bu inancımda çok ta haksız olmadığımı farkettim. Her haltı bilen İsviçreli bilim adamlarının araştırmasına alışmış birisi olarak, haberin girişinde Amerikalı bilim adamları diyince en azından bunun altından İsviçre çıkmadığı için kısa bir sevinç yaşarken "yahu ne zaman Türk bilim adamları diye başlayan haberler okuyacağız" diye de merak etmedim değil hani.

Ya çok az bilim adamı yetiştiriyoruz, yada yetiştirdiğimiz birkaç sayılı isimi de yurtdışına kaptırıyoruz. Neyse efendim, fazla koptum konudan toparlamak gerekirse - ki gerekiyor- işin özü şu.
Bilim adamlarının yaptığı bir araştırma, soya bitkisinin kansere karşı etkin bir molekül barındırdığını ortaya koymuş. Soya bitkisinin ürettiği molekülün, sirke sineklerinin hasarlı ve zararlı hücrelerini yok ettiği bulunmuş.
Araştırma sonuçlarını "Cancer Research" adlı tıp dergisinde yayımlayan bilim adamlarının, sirke sineklerinin "lipid" adı verilen yağ benzeri biyomolekülleri oluşturabilmek için "sphingadiene" adı verilen moleküller ürettiğini ve bu moleküllerin yüksek miktarda üretilmesinin genetik açıdan hasara uğramış hücreleri yok ettiğini belirlediği ifade edildi.

Facebook'ta Paylaş